Kırk beş yaşlarında bir baba. Rukiye'nin eşi, Ahmet, Nazlı ve Çağatay'ın babaları. En büyük korkusu, çocuklarının 1980 dönemi siyasetine bulaşması. Sert görünmesinin sebebi biraz da bu… Akşamları kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyor, başlarına bir iş gelecek diye ödü kopuyor. Bu yüzden de baskıcı bir baba profili çiziyor. Tek isteği çocuklarıyla hep birlikte bir çatı altında huzurlu yaşamak… Aradan otuz iki yıl geçiyor, Fehmi aynı Fehmi… Yine bütün çocukları bir çatı altında toplamaya çalışan bir baba ve ama bu sefer ona karşı çıkan çocuklar…
Kırklı yaşlarında bir anne… Tam geleneksel bir Türk kadını… Fehmi'nin eşi, Ahmet, Nazlı ve Çağatay'ın anneleri… Hayatı, o küçücük evde çocukları ve kocası arasında paravan olmakla geçiyor. Duyuyor, görüyor ama hiçbirini Fehmi'ye yansıtmıyor. Bu yufka yürekli annenin tek isteği ise önce Ahmet'i, daha sonra ise Nazlı'yı, hayırlı bir eş bulup evlendirmek. Çünkü en büyük korkusu onların “evde kalması”…
Tam bir bıçkın delikanlı… Evin en büyük oğlu… Çağatay ve Nazlı'nın ağabeyi… O da 1980 döneminin sıkıntıları yüzünden okuyamayanlardan. Dolayısıyla işsiz… Bu yüzden de kardeşi Çağatay'ın okuması yönünde en büyük destekçisi. Ne yazık ki Çağatay'ın aklı bunu anlamayacak kadar havada… Ahmet gururlu, arabesk bir Türk genci… Kendi döneminin fırlama çocuklarından değil. Kız kardeşi Nazlı'nın arkadaşı Gülden'e sırılsıklam âşık. Ancak Gülden ona göre bir kız değil. Son derece havalı, paraya ve lükse düşkün… Ahmet ise ondan vazgeçecek gibi değil… 2012'ye geldiğimizde ise 80'lerde bu anlaşamayan iki insan karı koca olmuşlar.
Evin ortanca kızı… Babası Fehmi, “anarşik” ortamda başına bir iş gelir diye üniversiteye gitmesine izin vermemiş. Nazlı'nın ise en çok istediği şey üniversiteye gitmek… Çok çalışkan bir kız. Ne yazık ki babasına karşı gelemiyor ve okuyamıyor. Ama bu onun içinde kanayan bir yara olduğu için her fırsatta dile getiriyor. Bütün gün annesiyle birlikte evde… En büyük sıkıntısı, mahalleli kadınların ve annesi Rukiye'nin onu evlendirmeye çalışması. Ama o, bütün ona bulunan kısmetleri bir kenara bırakıp, bir oyuncu adayının (hâlâ öyle!) rüzgârına kapılıyor. Dümbüllü Niyazi'ye aşık oluyor ve evleniyorlar. 2012'ye geldiğimizde ise boşanmış, mutsuz bir kadın… Çocuğuyla tek başına ayakta durmaya çalışıyor…
Evin en küçük oğlu… Aynı zamanda da en aklı havada olanı… Ailesinin bütün uyarılarına rağmen, o hiç kimseyi dinlemiyor ve bir “top” peşinden gidiyor. En büyük hedefi futbolcu olmak…Hayatı boyunca önce kendini düşünmüş biri. Onun için “başarıya giden her yol mübah” Abisi Ahmet gibi fedakâr ve olgun değil… Apolitik bir genç… Belli bir ideolojisi yok. Kendisinin tam tersi, politik bir karakteri olan bir kıza aşık, 2012'ye geldiğimizde de kendi ayakları üstünde durabilen, ideolojilerinin peşinden koşan bu kadınla evli.
Bütün hayatı tiyatro… Hayali çok iyi bir oyuncu olmak… Aradan otuz iki yıl geçiyor, Niyazi hiç değişmemiş hâlâ iyi bir oyuncu olmaya çalışıyor… O zaman da,bu zaman da herkes onun boş hayaller peşinde olduğunu düşünüyor. Niyazi, Nazlı'ya âşık, en büyük rakibi ise Ergun Plak! Ergun da Nazlı'ya aşık olduğu için sürekli onunla atışma hâlinde…
Ergun, Ahmet'in yakın arkadaşı… Mahallenin Ergun Plak'ı…Oldukça iddialı, ona göre “Ergun Plak'ta olmayan şarkı henüz bestelenmemiştir.”Girişken ve ağzı laf yapan bir adam…Aynı zamanda da Ahmet'in kız kardeşi Nazlı'ya deliler gibi aşık. Ama bunu sadece Nazlı'ya söyleyebilmiş. Nazlı ise onu her fırsatta tersliyor ve ona “Ergun abi” diyor. Bu Ergun'un hırs yapmasına sebep olmuş ve zamanla işleri büyütüp, zengin olup ailenin ve Nazlı'nın karşısına geçiyor. Otuz iki yıl geçmiş olmasına rağmen Nazlı'yı unutamamış…
Nazlı'nın güzeller güzeli arkadaşı. Güzel olduğu kadar küstah ve havalı da… Lükse ve paraya çok düşkün… Peşinde bir sürü erkek var ve bu da Ahmet'i sinir ediyor. Çünkü Ahmet ona sırılsıklam âşık. O ise bugün kocası olan Ahmet'i her fırsatta tersliyor. Ahmet'in annesi Rukiye de bugün çok sevdiği gelinini 80'lerde hiç sevmiyor, onu gelin olarak istemiyor. Gülden, herkesin tabiriyle “süslü” ve Ahmet'e göre bir kız değil…
Fehmi'lerin apartmandan komşuları, dedesiyle birlikte yaşayan genç, asi bir kız. Politik bir karakteri, peşinden koştuğu bir ideolojisi var. Solcu bir karakter ve davasından asla vazgeçmiyor. Önceleri Çağatay'la anlaşamasalar da zamanla ne olduysa âşık olup birlikte yaşamaya başlamışlar… Seçil şimdi çok iyi bir avukat ve şiddet gören kadınların en büyük destekçisi…
Mahallenin pastanesinin sahibi Sami, çok tatlı iyi bir adamdır. İyi niyeti ve saflığı bazen kullanılır, özellikle Niyazi yediği içtiği hiçbir şeyin parasını ödemez. Sami borçlardan çok yakınsa da elinden hiçbir şey gelmez. Ne kadar sinirli olursa olsun kimsenin kalbini kıramaz ve “napıyon be yaa” sorusuna dayanamaz. En ateşli kavgalarda bile bu soruyu cevapsız bırakmaz “iyiyim be ya” cevabını verir. Hayatı annesi ve karısı arasında kalmakla ve kızı Elvan'ı erkeklerden sakınmakla geçer…
Şahin, Rukiye'nin Almanya'daki abisinin oğludur. Dövizli askerlik yapmak iŞahin, Rukiye'nin Almanya'daki abisinin oğludur. Dövizli askerlik yapmak için Türkiye'ye gelmiş, daha sonra da Türk örf ve adetlerini öğrenmesi için babası biraz daha Türkiye'de kalmasını istemiştir. Şahin bir türlü 1980 dönemi Türkiye'sine ayak uyduramaz. Türkiye şartlarına göre daha rahat bir gençtir. Bu yüzden Fehmi ile sürekli atışırlar. Şahin Pastacı Sami'nin kızına aşık olmuştur. Ancak Sami buna çok büyük bir engeldir.
Mahallenin sağcı genci… Solcu Nevzat'ın çocukluk arkadaşı… İdeolojileri onları ayırsa da onların kalpleri hâlâ bir… Zaman zaman tartışsalar da asla birbirlerine kötü bir şey yapmaz, birbirlerini korur kollarlar.
Politik gençlerin korkulu rüyası… Mahallenin buluttan nem kapan bekçisi… Gözüne şüpheli görünen her hareketin peşine takılır, hesabını sorar. Mahallede kavga, dövüş olmasına asla izin vermez, siyaseti mahalleden mümkün oldukça uzak tutmaya çalışır.
Pastacı Sami'nin karısı Şükriye'nin en büyük derdi, kaynanasıdır. Kaynanasının her şeye karışmasından, dır dırından şikâyet eder. Kaynanasıyla aynı evde yaşamak istemez ama kocası Sami'yi buna bir türlü ikna edemez. Sami annesini başka bir yere yollamak istemiyordur. Sami ile bu yüzden hep atışırlar.
Pastacı Sami'nin kızı Elvan, genç, güzel bir kızdır. Pastanede babasına yardım eder. Güzelliği ile herkesin dikkatini çeker. Kıskanç babası Sami bu yüzden zaman zaman kavga etmek zorunda kalır. Elvan'ın en büyük hayranı Alamancı genç Şahin'dir. Şahin, Elvan'ın peşini hiç bırakmaz. Şahin bu yüzden Sami'nin en büyük düşmanı hâline gelmiştir.
Mahallenin güvenliği ondan sorulur. Yardımcısı Selahattin'le birlikte şüphelendiği herkesi merkeze çeker, affı yoktur. 1980 yılındaki siyasi olaylar yüzünden Rıza da daha hassas olmuştur. Mahalledeki gençlere nefes aldırmıyor, kendince “anarşik” gördüğü her genci sorguya alıyordur. Sorgu anındaki komik sorularıyla herkesi çoğu zaman güldürür.Sıkı bir Trabzonspor fanatiği olan Rıza, söz konusu Trabzonspor olunca babasını bile tanımaz.
Rukiye'nin meraklı komşusu Nurten, meraklı olduğu kadar dedikoducudur da. Mahallede ne olmuş ne bitmiş hepsini fazlasıyla bilir. Bir de üstüne katarak anlatır herkese… Mahalledeki bekar kızları ve erkekleri baş göz etmeyi kendine görev edinmiştir. Bu durumdan da en çok Rukiye'nin bekar kızı Nazlı şikâyetçidir.
Sol eğilimli bir lümpen. (Seksenli yılların çoğu lümpeni gibi) 2010'lu yıllarda karşımıza eski tüfek, yeni zengin bir solcu olarak çıkması mümkündür…
Suzan, hanım hanımcık bir ev kızıdır. Hatta Nazlı onun için “ Ev hanımlığı olimpiyatları olsa, Suzan tüm altın madalyaları toplar.”der. Suzan'ın bilmediği yemek, ev işi yoktur. On parmağında on marifet vardır. Bu yüzden en çok Rukiye'yle anlaşırlar. Rukiye ve Nurten onu Ahmet'le evlendirmek isterler.
Ergun'un yeni çırağı Ali, işinde çok istekli fırlama bir çocuktur. Ergun'un bir dediğini iki etmez. Bu yüzden de çok iyi anlaşırlar ustası Ergun'la. Ergun yokken dükkânla, müşterilerle o ilgilenir.
Dizinin hiç tartışılmaz en renkli karakteri. Hafif çatlak olduğu diyaloglarda ima edilse de Boğaz Köprüsü'nden cep telefonuna, kredi kartlarından sualtı tüneline kadar her konudaki kehanetleri diziye büyük renk katmaktadır…