Zırhı, yaşadığı acı dolu yalnızlıklarla çokça bilenmiş; onu bekleyen kaderden korunmak ve bir daha kimseye ait olmamak için ördüğü kalın duvarların ardında, tek başına yaşayan bir kadındır Zeynep.
İktidar ve ihtişam sahibi bir ailenin, ATASOYLU soyadının tek varisidir Emir.
Ali ile yolları, çocuk olmayı geride bırakıp en güçlü olmanın, en güçlü kalmanın acımasız kurallarını öğrendiği gençlik yıllarında kesişmiştir. Kanla değil ama, candan bağlıdırlar birbirlerine. Kardeş değil ama, kardeşten ötedirler. Biri neyse, O'dur diğeri; birinin olan diğerinindir de. Tek şey dışında! Dünyalar güzeli SEDEF...
Yetimhanede büyümüş; kimsesizliği, sevgisizliği, yokluğu iliklerinde hissederek hayata 1-0 yenik başlamış bir adamdır Ali Ayazlı. Sokağa düşmemiş; sokak adeta yüreğine iliştirilmiştir sanki.
Dünyalar tatlısı, zeka küpü bir çocuk Çınar. Onun miladı, babasının hatası. 5 yaşına kadar yaşadığı hayat, evi, ailesi bir anda yok olur. İki yabancıyı birbirine bağlayacak emanettir artık o. Öldü sanılan anne babasının vasiyetidir. Kıbrıs'tan İstanbul'a geldiğinde, çocuk yüreğinin kaldıramayacağı gel-gitleri yaşamaya, büyüklerin bile çekineceği korkularla yüzleşmeye başlar.
Zeynep'in komşusu ve kiracısı, bütün zamanların tek sırdaşı, çıkmazlarda yol göstereni, hüzünlerde moral vereni... Dili nakışlı, eli hamaratlı, yüreği Ana, sözü niyazı ortada; göçmen bir Rumeli kızıdır Meryem. Süslü püslü renkli kıyafetleriyle, dilinde efkar dağıtan türküleriyle, kollarında şıkır şıkır bilezikleriyle arzı endam eden, sözünü meclisten dilini espriden sakınmayan, hoş sohbet neşeli bir kadındır.