Ailesini hiç tanımamıştır. Bir gece bilinci kapalı bir şekilde hastane kapısına bırakılan annesi doğumda ölünce ve üzerinden hiç bir kimlik çıkmayınca yetimhane ile tanışmıştır. Sertaç'la yani kocasıyla tanışıklığı da yetimhane yıllarındandır. Onun gibi yetim olan Sertaç; zamanla Gülay'ın her şeyi, bütün hayatı ve hayatta tanıdığı tek kişi olmuştur. Daha doğrusu Gülay öyle sanmaktadır. Tam mutlu bir hayat kurduklarına, hiç sahip olmadıkları bir aileye sahip olduklarını düşünmeye başladığında ve bebeklerinin doğumuna çok az bir süre kalmışken Gülay; gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Genç yaşta polis komiseri babasına Kudret'le evleneceğini söylediğinde evde büyük kavgalar çıkmıştır. Babası yeni yeni suç dünyasında yeni yeni yükselmeye başlayan Kudret'le yapacağı evliliğe çok sert bir şekilde karş çıkmış ve bu tartışmanın sonu Süreyya ve babasının tamamen kopmasına kadar uzamıştır. Evliliklerinden sonra hızlı bir yükseliş başlar Süreyya ve Kudret için. Süreyya'nın önünde ki bütün kapılar açılır, sahip olmak istediği her şey ona altın tepsilerde sunulur ama aslında o altın kafeste bir bülbüldür. 20 yıldır Kudret'e ne iş yaptığını, bu zenginliğin nereden geldiğini bir defa sormaz. Sormasına izin verilmez. 20 yıldır Kudret'in kurduğu bu zengin dünyanın başlarına çökmeye başlamasıyla Süreyya; iki çocuğuyla birlikte hayatla yüzleşmek hatta baba evine dönmek zorunda kalacaktır.
O da kocası gibi Hatay'lıdır ve genç yaşlarda birbirlerini çok sevmişlerdir. Ekonomik durumu iyi sayılabilecek, çifçilikle uğraşan ailesine Ömer'i sevdiğini hiç söyleyemez. Farklı mezheplerden olan Ömer ve Lale'nin evliliğine her iki ailenin de karşı çıkacağını, evlenmelerine asla izin vermeyeceklerini her ikisi de çok iyi bilmektedir. Lale'nin karnında yeni bir can büyüdüğünü fark ettiklerinde, her şeyi bırakıp kaçmaktan başka çareleri kalmamıştır. Bir gün hep hayalini kurdukları Ege'ye yerleşebilmek umuduyla oğullarına da Ege ismini verirler. Ama hayatın Lale için başka planları vardır. Kocasının yokluğunda ayakta kalabilmek ve oğlunu büyütebilmek için hiç hayal etmediği, bilmediği bir dünyaya girmek, orada ayakta kalmak zorunda kalacaktır.
Emekli Kız Meslek Lisesi öğretmeni Hayrünisa Hanım, kocası onları hiç bir şey demeden terk edip gittiğinden beri her şeyini oğluna adamıştır. Onu hep hayal ettiği erkek gibi, onu hiç bırakıp gitmeyecek bir erkek gibi yetiştirmeye çalışmıştır. Fakat yıllar geçtikçe oğlu Murat hiç de onun hayal ettiği gibi biri olmaz. Murat onun hayal ettiği karakterden uzaklaştıkça Hayrünisa panikler ve günü birinde oğlunun elinde bir silah görünce, polise kendi oğlunu ihbar etmekte tereddüt etmez.. Bir kaç ay ceza alacağını, hatta onun da para cezasına çevrileceğini düşünmektedir. Ama Murat'ın üzrinde yakalanan silahın daha öne bir cinayete karıştığının ortaya çıkmasıyla bütün suç Murat'a kalır. Hayrünise kendi eliyle yıllar sürecek bir mahkumiyete yollamıştır oğlunu!
Mehmet uzun yıllardır polis teşkilatında çalışmış önceleri yabancılar şubesi'nde başlayan kariyerine cinayet masası'nda komiser olarak devam etmiştir. Mehmet Adana'lı ve tam bir sokak adamıdır. Masa başında duramaz. Her zaman hayatın içinde olmaz zorunda hisseder kendini. İşte üç sene önce tam böyle bir gece kalbinden vurulmuştur. Sonrası Mehmet, eşi Bahar ve oğlu Selim için tam bir kabustur. 20 gün her an öleceği duygusuyla yoğun bakımda kalmıştır. "20 gün ölümünü bekledim ben senin" der eşi Bahar... O 20 günün sonunda ise Mehmet eşine bir daha sokaklara dönmeyeceğine söz verse de dayanamamış tekrar sokaklarda çalışmaya başlamıştır. Bu durum ise Bahar'la boşanmalarına neden olmuştur. Mehmet ne kadar çaba harcasa da eşi Bahar onu asla affetmemiş, Mehmet ise bir kadın gibi sevdiği sokaklardan vazgeçememiştir. Gülay'la tanışması, Gülay'ın çaresizliği ve korunmaya muhtaç hali onu giderek başka bir adama çevirecektir.
Tutkuyla bağlı olduğu karısı Süreyya ve çocuklarıyla iyi bir aile babası olsa da, onlara sunduğu zenginliğin arkasında çok karanlık ilişkileri ve işleri vardır. Yaşamak zorunda olduğu bu karanlık dünya yüzünden Kudret her şeyin kontrolü altında olmasını ister. İşleriyle ilgili Süreyya'ya hiç bir şey söylemez. Asla işlere bulaştırmak istemez. Aynı şekilde ona tutkuyla bağlı olan Süreyya'yı kaybetmeye başladığı an ise kurduğu dünyanın çökmeye başlaması değil Kudret'in cezaevinde giderek artan “kontrol manyaklığı” olacaktır.
Torna ustası Ömer her şeyi arkalarında bırakıp bir gece vakti Hatay'dan kaçtıklarında, Lale'ye ve Lale'nin karnında büyüyen bebeklerine güzel bir hayat sunabilmek için her şeyi yapmayı zaten göze almıştır. Adana'ya yerleştiklerinde ise tanıştığı bir kaç kişinin ona sunduğu karanlık dünya Ömer için iyi bir alternatiftir. Tornacılık yaparak kazanmayacağı kadar parayı kısa sürede kazanabilecek, hep hayallerini kurdukları Ege'de ki balıkçı köyüne kısa sürede yerleşebileceklerdir. Ama işler planladığı gibi gitmez. Ömer yaptığı hatayla cezaevinde yüzleşmek, karısı ve oğlunu dışarıda, tek başlarına bıraktığı için çektiği vicdan azabıyla başa çıkmak zorundadır.
Yedi sekiz yaşlarında tanıştığı Gülay'ı ilk gördüğü an sevmiştir Sertaç. Çok sevmiştir. Bir daha hiç ayrılmamışlar, yetimhanelerin soğuk odalarında birbirlerine sarılmışlardır. Sertaç hep, bu kadar çok sevdiği kadına hayatında eksikliğini en çok hissettiği şeyi, bir aile sıcaklığını vermeye çalışmıştır. Hiç sahip olmadıkları “bir aile” için yapamayacağı hiç bir şey yoktur Sertaç'ın. Gülay'a yalan söylemek zorunda kalsa bile, bütün hayatlarını bir yalan üstüne kursa bile!
Annesini hiç bir zaman affetmeyeceğini düşünür Murat. Hiç suçu yokken, annesi yüzünden yıllarca cezaevinde kalmak zorundadır. Yaşadığı, yaşayacağı her kötü şeyin sorumlusunun annesi olduğunu düşünür. Görüş günlerinde, görüşe çıkmaz... Annesinin yüzünü görmek, sesini duymak istememektedir. Annesinden gelen her habere, her mesaja kayıtsızdır. Ta ki, cezaevinde ona yardım edebilecek tek kişinin annesi olduğunu anlayana kadar. Bir anne her zaman annedir e oğlu için her şeyi yapabilir. Üstelik Murat'a göre annesi ona bir hayat borçludur ve o borcu ödemesinin zamanı gelmiştir.