146 yıllık Deli Seyfettin Lokumcusu'nun varisidir. Babasının ölümünden sonra mutfaktan çok dükkanın işletmesiyle ilgilenmek zorunda kalmış, işleri de gayet iyi yürütmüştür. Başarılı, becerikli, saygılı, prensip sahibi, görgüye, hürmete özen gösteren bir kadındır. Neşeli ve enerjik bir yapısı vardır. Her şey yolunda giderken, büyük kızı Defne okulunu bitirip mimar olmuşken, hayırlı kısmet Cem ile evlenecekken, en küçük oğlu Murat daha yeni yeni "anne" demeye başlamışken, Derya sorunsuz bir ergenlik yaşarken, dükkanda işler yolunda giderken birden bire tıp tarafından da tam olarak tarif edilemeyen bir şey olmuş ve Gül, Defne’nin düğün günü birden fenalaşmıştır. Gelin başının yapıldığı esnada mizanplinin içindeki Gül’e makinadan kısa bir elektrik akımı geçmiş; bu olay Gül'ün beyninde bir şoka neden olmuş ve Gül on yıl süren bir uykuya dalmıştır.
Gül'le evlendikten sonra Deli Muhittin Lokumcusu'nda içgüveysi olarak işe başlamıştır. Bütün işleri Gül hallettiği için hep rahat bir hayat sürmüştür. Ta ki Gül komaya girene kadar... O güne kadar her şeyi derleyip toplayan Gül gittikten sonra Hasan, sudan çıkmış balığa dönmüştür. Hayatta hiç sorumluluk almamış olan Hasan bir yandan büyümekte olan dört çocukla, bir yandan işleyen dükkanla kalakalınca ne yapacağını bilememiştir. Gülsüz hayatta savrulup dururken sığınacak bir liman olarak alt komşusu Nuran'ı bulmuştur. Spontan, hızlı, sonunu düşünmeden söylediği yalanlar kendisinin ve çevresindekilerin başını belaya soksa da Hasan her zaman o an için en kolayı neyse onu yapar.
Ailenin büyük kızıdır. Başarılı bir lise ve üniversite hayatı geçirmiş, mimar olmuştur. Gençken neşeli ve hayat dolu bir insan olduğu rivayet edilir. On yıl önce düğün günü Gül’ün derin bir uyku haline geçmesi ile hayatı birden bire alt üst olmuştur. Kardeşleri annelerinin eksikliğinde onun arkasından işler çevirmiş, kendilerince ayakta kalma yolunu bulmuşlardır. Defne hem üç kardeşi, hem babası, hem de uyku halindeki annesi ile uğraşmaktan kendisine söylenen yalanların, arkasından çevrilen işlerin farkına varamamıştır.
Lokum ustası Necip'in Konya’da yaşayan yeğenidir. Necip Usta'dan sonra ailenin en büyük erkek çocuğu olarak lokum ustalığı geleneğini sürdürmek kendisine kalacaktır. Konya'da işinde gücünde bir elektrikçi olan Lütfi'in hayatı İstanbul'dan gelen davet ile alt üst olur. Kendince planını yapar, lokumcuya gidip ortalığı darmadağın edip kendi hayatına geri dönecektir. Fakat beklemediği bir şey olur. Lokumcunun kızı Defne'ye aşık olur.
Cinayet masası komiseridir. Çok uzun yıllardır cinayet davalarına bakmasına rağmen hiç bir vakayı sonuçlandıramamıştır. Aslında çok zeki ve yeteneklidir fakat her seferinde son aşamada bir takım aksilikler olmakta ve Avni yanlış yöne sapmaktadır. Bu durum, camia içinde iyiden iyiye alay konusu haline gelmiştir. Normalde bilinen tüm yöntemlerden farklı yöntemlere sahiptir. Bir bilgiye ulaşmak için en doğru yerin kaynağına bakmak olduğunu düşünen tüm dünyanın aksine Avni, denize döküldüğü yere bakmaktadır.
Gül'ün alt komşusudur. Eczacıdır. Eski kocası çıktıkları bir yaz tatilinde tur teknesinden düşerek boğulmuştur. Tabi ki kimse kaza gibi görünen bu olay sonrasında Nuran'dan şüphelenmemiştir ama Nuran belki de kocasının katilidir. Kim bilir? Gül'ü tanıdığından beri hiç sevmemiştir. Aslında tabiatı gereği pek kimseyi sevecek bir insan da değildir Nuran. Obsesif bir karakterdir. Gül komaya girdikten sonra Hasan'ı kendine çekmiş, ona ihtiyacı olan her şeyi vererek kendisine bağlamıştır. Güzel bir kadındır.
Gül Hanım'ın kardeşi. Deli Seyfettin'in küçük kızı. Gül Hanım'ın aksine kırılgan ve yumuşak bir tabiata sahiptir. Ablası, işe güce sahip çıktıkça, Lale Hanım kendini nakışa, süse, modaya vermiştir. Lokumdan, tatlıdan, tariften nefret etmiştir... Hiç evlenmemiş olması hakkında kimseleri konuşturmaz. Bu onun en büyük tabusudur. Bunun asıl sebebi, hayatı boyunca evlenmemiş ve aile sahibi olamamış olması değil, karşısına çıkan tek talibin, Deli Seyfettin'in çırağı, Necip Usta olmasıdır.
60'lı yaşlarındadır. Necip Usta'nın ailesi üç nesildir lokum ustasıdır. Babası ölünce Necip, onun yerini doldurmak üzere Konya'dan kalkıp İstanbul'a gelmiş, Deli Seyfettin'in yanında işin ustalıklarını öğrenmiş, sırlı lokumu yapmaya başlamıştır. Yıllarca patronunun kızı Lale'yi sevmiştir. Fakat patronunun, ekmeğini veren adamın kızı olduğu için başlarda ona açılamamış, yaşı ilerledikten sonra ise başarısız birkaç denemede bulunmuştur. Lale onun aşkını görmezden gelmiş ve ne yazık ki değerini çok sonradan anlamıştır. Karşılıksız aşkı Necip'i çaresiz, aksi bir ihtiyara dönüştürmüş olsa bile o hiç Lale'den vazgeçmemiştir.
20'li yaşlarının başındadır. Hanofer'de doğup büyümüş, liseyi orada bitirmiştir. İclal bir ay önce Türkiye’ye, teyzesinin yanına tatile gelmiş, yeni tanıştığı Mert'e aşık olmuş ve çılgınca bir karar alarak anında onunla evlenmiştir. Ailesinin şimdilik evlendiğinden haberi yoktur. Almanya'da istediğini bulamayan İclal, aradığı aşkı Mert'te bulacağına inanmıştır. Planları basittir. Alman vatandaşı olan İclal, Mert'i de yanında Hanofer'e götürecek, kocası ile Almanya'da birlikte mutlu ve rahat bir ömür geçireceklerdir.
Mert 20 yaşında olmasına rağmen halen lisede okumaktadır. Annesi ayakta iken öğretmenleri tarafından sevilen, geleceği parlak gösterilen öğrencilerden biriyken annesi uyuduktan sonra kendini salmış, parlak zekasını derslerden başka işlere vermiştir. Okula pek uğramadığı için sürekli devamsızlıktan kalmıştır. Önündeki örneklerden gördüğü kadarıyla okul sonrası hayat pek iyi gitmemektedir. Mert'in hedefi okul hayatını olabildiğince uzun tutmaktır. İşte liseyi 6 yılda bitireceğine göre, üniversite de bir 10 yıl sürse, sonra yüksek müksek derken rahat rahat yaşarım diye düşünmektedir. Bu planlarına sonradan "Yurtdışında hayat güzel yahu" diyerek Almanya hedefini eklemiş, bunun üstüne yeni tanıştığı, bir yandan Alman vatandaşı olan İclal'le yıldırım evliliği yapmıştır.
Defne'nin bir küçüğü Derya, güzel, alımlı bir kızdır. Defne'nin aksine dünya umrunda değildir. Bencil ve çıkarcı bir insan ama sevimliliği sayesinde bu kötü özellikleri ilk görüşte pek su yüzüne çıkmamaktadır. "Kendini mutlu etmeyen başka kimseyi mutlu edemez" şiarıyla yaşar. Ergenlik çağında annesiz kalınca hayatta kalma yöntemlerinden en kestirmesi olan çıkarcılığı seçmiştir. Sabırsızdır, istediği, arzuladığı her ne ise hemen gerçekleşsin ister.
32 yaşındadır. Defne'nin Mimarlık Fakültesi'nden sınıf arkadaşıdır. Okul yıllarındaki beraberlik okul biter bitmez evliliğe doğru gitmiştir. Defne ile nişanlanmış fakat düğün günü Gül komaya girince onun da hayatında her şey alt üst olmuştur. Çok aşık olduğu Defne ile evlenememeleri Cem'i yıkmış, bu psikolojik yıkımın üstesinden gelmek için Defne'den uzaklaşmayı kurtuluş olarak görmüştür.
Murat'ın en yakın arkadaşıdır. 35 yaşında antika ticaretiyle uğraşan bir adamdır. Aslında bir açıdan aile işini devam ettirmektedir. Dedesi, tarihi eser kaçakçılığından uzun süre hapis yatmıştır. Çıktığında ise oğulları ile beraber kaldıkları yerden devam etmişlerdir. Halen Kayseri ve çevre illerinde definecilik yapmaktadırlar. Zaman zaman çok dandik de olsa bir takım şeyler bulup satması için Aykut'a göndermektedirler. Murat'ı çok sever, onda kendi geleceğini görmektedir. Çok yetenekli olduğunu düşündüğü için yetişmesi için elinden geleni yapmaktadır.
30 yaşlarında, çok güzel bir kadındır. Cem'in nişanlısıdır. Onunla beraber mutlu bir hayat geçireceğine inanır. Yıllar önce Cem'in Defne adlı deli bir kızla evlenmek üzere olduğunu, son anda işlerin tersine döndüğünü bilmektedir. Ama bu kafasını fazla kurcalamaz. Kendisine, Cem'e ve ilişkilerine güvenmektedir. Defne'yi ilk gördüğünde derin bir oh çeker çünkü ne kendisi kadar güzeldir ne de havalıdır. Sevgilisini depresyondan depresyona sürükleyen o kadın meğer bu muymuş diye düşünür.
35 yaşlarında, yakışıklı, genç, başarılı bir nörolog. Bir süredir sıklıkla TV programlarına çıkıyor. Bu durumdan da çok mutlu. Tanınmaktan, ilgi görmekten çok hoşnut. Arzuladığı şey çıktığı programlar, uyguladığı doğru ve başarılı tedavi yöntemleri sayesinde çok ünlü olmak. İçinde star olma arzusu var. Defne tarafından TV programında izlenir ve Gül'ü tedavi etmesi için eve çağrılır. Gül'ün durumu ilgisini çok çekmiştir çünkü vaka, kendisine bir mucizeyi geçekleştirme şansı tanımaktadır. Gül'ü uyandıran mucize doktor olarak ününe ün katmak istemektedir.
Evin en küçük çocuğu... Gül Hanım komaya girdiğinde henüz 2 yaşında olduğundan, evde annesinden ve onun meşhur eğitiminden en az nasibini almış bireydir. Annesini hayal meyal hatırlamaktadır. Özünde çok iyi bir çocuk olmasına rağmen içine düştüğü otorite boşluğu sebebiyle Murat küçük yaşında kendini para kazanmaya adamıştır. Okul içinde yaptığı şeker çikolata alışverişleriyle başlattığı küçük ticari hayatı, tarihe olan merakı, annesinin geldiği köklü ailenin sahibi olduğu çok sayıda değerli eski eşya sebebiyle bugün antikacı olarak sürmektedir.